3 Jahre ·übersetzen

MİNİK DEVLET = BÜYÜK GÜÇ
Vatikan/Fetö (5)

Malta Şövalyeleri öncekinden çok daha eski ve köklü, aristokratik bir örgüttür. Bu da önceki gibi kapalı devre işleyen bir örgüttür ve ününü Türklere karşı Katolik inancını savunarak edinmiştir. İlkin Rodos'ta kurulmuş, burası Osmanlı'nın eline geçince Malta'ya sürülmüşlerdir. Türklüğe ve İslamiyet'e kökten karşı bir örgüttür.

Dominiken tarikatı Ortaçağ Engizisyon mahkemelerini Dominiken tarikatı kurmuştur. Sonra Dominiken tarikatının ardından Fransisken tarikatı geliyor. Fransisken tarikatı yoksullardan yana olan bir akımdır. FETÖ yapılanmasıyla örtüşen Cizvitler tarikatı Cizvitler Vatikan içerisinde sözde entelektüel kesimi oluşturuyorlar. Cizvitler için öncelik ‘Papalık makamıdır.’’ Bu nedenle de bu anlayışla birçok papaya karşı çıkmakla biliniyorlar. Cizvitler Vatikan’da ki güç savaşının içerisinde en hızlı misyoner hareketi olan yapı olarak biliniyor.

Türkiye’de ilk misyoner okulunu 1583 tarihinde Karaköy’de açan Cizvitlerdir. Karaköy’de Saint-Benoit Lisesini hayata geçiren Cizvitler açtığı okul hala faaliyettedir.

Vatikan tarihinde bugüne süre gelen Cizvitler ve Opus Deı arasındaki rekabet Hristiyan camiası tarafından bilinmekte.
Kısaca Vatikan demek tanrı krallığı demektir.
Papanın gizli kardinalleri kimlerdir?

16 Nisan 1995 tarihinde Papa 2. John Paul, St. Peter meydanını dolduran 200 bin kişiye ilk defa Paskalya bayramında politik bir konuşma yaparak, siyasal haklar edinmek için silahlı mücadele veren örgütleri bizzat dile getirerek,’’Özellikle Kürtleri, Filistinlileri ve Latin Amerika'daki grupları siyasal haklar elde etmek için silahlı mücadelede bulunmaya son vermeye çağırıyorum. Toplumda karşılıklı kabule ve saygıya dayalı kullanılabilir çözümün tek yolu vardır. Diyalog. Ben onları bir an önce diyalog başlatmaya çağırıyorum.’’ İfadesini kullandı.

Bu Papalık çağrısından sonra çok ilginç gelişmeler yaşandı. İlkin Belçika'da, sonra da Almanya'da "Diyalog" grupları oluştu. Hemen ardından 1995 yılının Eylül ayında "PKK diyalog istiyor" sesleri yükseltilmeye başlandı. Bunları "Türkiye diyalogdan kaçıyor" şeklindeki Batı basınının manipüle edilmiş, haberler izledi. Türkiye yeniden insan hakları örgütlerinin boy hedefi haline getirildi.

Vatikan'ın ve onun bürokrasisinin Türkiye'deki siyasi gelişmelerle doğrudan ve açıklanmış iradeyle ilgilenişi işte bu 16 Nisan Paskalya konuşmasından sonra hız kazandı. Ne hikmetse bu dönemde o güne değin Diyalog sözcüğünü telaffuz bile edemeyen bazı çevreler birdenbire "Din" aşkına "Diyalog ve Hoşgörü" toplantıları düzenlemeye başladılar. Kim olduğunu tahmin ediyorsunuzdur?

Papa Paul’un açıklamalarının ardından Mayıs 1995 tarihinde The Catholic isimli yayın kuruluşu Türkiye aleyhinde tek taraflı bir haber yaptı. Haberin ardından, Amerikalı Cumhuriyetçi Senatör John Porter'ın "Türkiye'de Kürtlere jenosit uygulanıyor" şeklinde açıklama yaparak,’’ Müslüman Türklerin elindeki Ankara Hükümeti'nin başta Kürtlere, Ermenilere, Süryanilere ve Rumlara baskı yapıyor’’ dedi.

Aynı dönemlerde terör örgütü lideri Fethullah Gülen Papa 2. John Paul’u Vatikan’da ziyaret etti, dinler arası diyalog çalışmaları hız kazandı.

2000’li yılların başında Türkiye PKK terör örgütüyle masaya oturmaya zorlandı. Dağdaki eşkıya ile sözde barış sürecine girildi.
Terör örgütü lideri Gülen Papa 2.Paul ile görüştükten sonra, Türkiye başta olmak üzere Asya’da bulunan Türki devletlerinde dinler arası diyalog adı altında misyoner çalışmalar hız kazandı. Sözde diyalog masaları kuruldu… Dağdaki teröristlerle diyalog hız kazandı.

Vatikan ve Türk devletleri üzerinde yaşanan bu operasyonların ardından 2. John Paul sessiz sedasız bir atama yaptı. Kardinaller komitesine 20 isim yerleştirdi. Böylece bu Papa'nın ölümünden sonra yapılacak olan seçimde oy kullanma hakkına sahip olan kardinal sayısı 122'ye yükseltildi.

Yeni kardinallerden ikisi Amerikalıydı. Bunlardan biri Türkiye'deki "Diyalog ve Hoşgörücüleri" yakından tanıyan Şikagolu Francis Kardinal George, diğeri de eski Denver Başpiskoposu James Kardinal Stafford'du. Ancak önemli olan burası değil.

Papa 2. John Paul neredeyse 100 yıldır uygulanmayan bir "Papalık Hakkını" da bu atamalarda kullanmıştı. Vatikan terminolojisinde belirtilen gizli kardinal ataması yapılmış olmasıydı.

Yani,’’ Kilisenin bağrına bastığı gizli evladı’’
Neden gizlidir bu kardinaller? Bizzat 2. Paul’un dediğine göre,’’ kimliklerinin açıklanması halinde ihanetleri nedeniyle kendi ülkelerinde öldürülebilecekleri ihtimali bulunmaları’’
Peki, bulundu mu bu yirmi kişi arasında yer alan iki gizli kardinal?
Biri deşifre oldu, Çin Halk Cumhuriyetinde bir din adamı…

Peki diğeri?
1998 tarihinde 2. Jouh Paul’u ziyaret eden, dinler arası diyaloğun Ortadoğu, Asya ve Afrika’da örgütlenmesini sağlayan Fethullah Gülen olmasın?

Kaynak:
Gizli Dünya Devleti
Gökhan Karabulut
2020